Hz. Muhammed (S.A.V)'in de mensubu olduğu Kureyş Kabilesi'nden
Benî Şeybe ailesi Kabe'nin anahtarı ve her yıl örtüsünü değiştirme şerefini elinde bulunduruyor.
Kâbe Kapısının anahtarı (sağda), tevbe kapısının anahtarı (sol üstte mavi renkli), Kâbe çatısının anahtarı (sol altta)
Kâbe'nin koruyuculuğu, hicri sekizinci yılda Mekke'nin fethinden sonra Peygamberimiz Hz. Muhammed (ﷺ) tarafından başlatılan bir gelenek olarak Şeybe oğulları ve halefleri tarafından muhafaza edilmektedir.
Kâbe anahtarı Mekke’nin fethinin ardından Hz. Muhammed (ﷺ) tarafından “
Ey Ebu Talha oğulları, Allah’ın emanetini, Diriliş Gününe kadar sizde kalmak ve dürüst hareket etmek üzere alınız. Onu, zalim olmadıkça hiç kimse elinizden almaz.” buyrularak aileye teslim edilmişti. Bu sözler, bu geleneğin günümüze kadar neden Şeybe oğulları ve halefleri tarafından miras alındığını açıklıyor.
Kâbe, 1879
Kabileye adını veren Şeybe’nin nesebi Şeybe b. Osman b. Ebû Talha b. Abdüluzzâ vasıtasıyla Adnân’a ulaşır. Benî Şeybe mensupları Şeybî ve Kusay b. Kilâb’ın oğlu Abdüddâr’a nisbetle Abderî nisbeleriyle anılır. Kabilenin İslâm tarihindeki önemi, Kâbe hizmetlerinden hicâbeyi Şeybe b. Osman’dan itibaren günümüze kadar sürdürmüş olmasıdır. Mekke’nin fethinden sonra Hz. Peygamber, Kâbe’nin anahtarlarını daha önce de hicâbe görevini yürütmekte olan
Osman b. Talha’ya ve amcasının oğlu
Şeybe b. Osman’a verdi. Osman b. Talha’nın vefatından sonra hicâbe görevi Şeybe b. Osman’a geçti ve onun nesli tarafından yürütüldü. Bu sebeple
Benî Şeybe mensupları
Hacebî nisbesiyle de anılır.
Kâbe Kapısı ve Kilidi
Nâsır-ı Hüsrev kendi döneminde Kâbe’nin kapısı önünde bir perdenin bulunduğunu, “zaîm” denilen hicâbe sorumlusunun buradan geçmesi için yine Benî Şeybe’den olan başka bir kişinin perdeyi kaldırdığını, zaîmin geçmesinden sonra kapattığını, zaîm ile iki yardımcısının Kâbe’nin içinde iki rek‘at namaz kıldığını, ardından halka kapıyı açarak Kâbe ziyaretini başlattığını anlatır (Sefernâme, s. 75-76).
İbn Cübeyr de Cemâziyelevvel 579 (Ağustos-Eylül 1183) tarihinde gerçekleştirdiği Kâbe ziyareti esnasında Beytullah’la ilgili bilgileri, Benî Şeybe’nin reisi ve hicâbe görevlisi olan Muhammed b. İsmâil b. Abdurrahman’dan aldığını zikreder (er-Riḥle, s. 59). İbn Cübeyr ayrıca,
Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kardeşi
Seyfülislâm Tuğtegin’in Kâbe’ye giriş merasimine tanık olduğunu, burada Benî Şeybe’ye mensup görevlinin sultanın kardeşine refakat ettiğini bildirir (a.g.e., s. 125). Onun verdiği bazı örnekler, gerek halifenin gerekse Mekke idarecilerinin zaman zaman görevlerine yakışmayan davranışlarda bulunan hicâbe sorumlularını değiştirmekle birlikte bu görevi Benî Şeybe’nin hakkı olarak kabul ettiklerini gösterir.

Hicâbe görevi, Benî Şeybe kabilesine hem devlet adamları hem müslüman halk nazarında büyük itibar kazandırmış ve Benî Şeybe tarih boyunca bu saygın mevkiini korumuştur. Hatta mevkileri sebebiyle müslümanlar arasındaki bazı problemlerin çözümüne de katkı sağlamışlardır. Hz. Ali ile Muâviye b. Ebû Süfyân arasındaki iktidar mücadelesinin bir sonucu olarak Mekke’de hac emirliği görevini kimin üstleneceği meselesi problem teşkil edince tarafların muvafakatiyle dönemin hicâbe sorumlusu Şeybe b. Osman bu görevi üstlenmiştir (Taberî, V, 136; İbn Hacer, II, 161). Öte yandan Benî Şeybe’nin hicâbe sebebiyle birtakım maddî imkânlara sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nâsır-ı Hüsrev Mısır sultanlarının kabile mensuplarına maaş ve elbise gönderdiklerini aktarır (Sefernâme, s. 75). Ayrıca Kâbe’yi ziyaret edenlerden muayyen bir ücret aldıkları gibi ziyaretçiler bahşiş de veriyordu. Nitekim Benî Şeybe soyundan gelen Ebü’l-Mehâsin eş-Şeybî hicâbenin görevlilere maddî kazanç sağladığını söyler.
1800 lü yıllardaki Kâbe anahtarının muhafızı
İki kutsal camide uzman olan İslami araştırmacı Muhyiddin El-Haşimi, Kutsal Kabe'nin vesayet öyküsünün ilk olarak Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as) döneminde başlatıldığını belirtiyor. Allah tarafından, Kâbe'nin vesayet geleneğini başlatarak Kâbe'nin temellerini yükseltmesi emredildi.

İkincisi, Al-Müşerref (Kutsal Kabe) ile ilgili açılış ve kapanışından, temizliğini korumaya ve ziyaretçilerini izlemeye kadar uzanan tüm konuların bakımını içerir. Kutsal Kabe ile ilgili tüm olayların izlenmesi, Hz. İbrahim'in makamının gözetimini de içerir.
Haşimi, Hz. İbrahim (as)'in, Kâbe'nin vesayetini oğlu Hz. İsmail (as)'e emanet ettiğini ekler. Daha sonra gelenek, İsmail oğullarından Cürhum kabilesi (Beni Cürhum) tarafından iradelerine karşı devralındı. Daha sonra, Huzaa (Beni Khuzaah) kabilesine zorla aktarıldı, ancak Kabe'nin bekçisi olarak hizmet etme şerefi Peygamber'in üçüncü büyük dedesi ve Hz. İsmail (as)'in soyundan olan Kusay Bin Kilab Bin Murrah tarafından geri kazanıldı.

Ardından tüm konular Kusay Bin Kilab'a emanet edildi. Üç oğlu vardı: en büyükleri AbdüdDar (Şeybe bin Haşim'in büyük büyük dedesi), AbdülMenaf (Hz. Muhammed (sav)'in büyük büyük dedesi) ve AbdülUzza. Kusay, Kabe'nin bakımını ölümünden kısa bir süre önce AbdüdDar'a emanet etti.

Muhyeddin El-Haşimi'nin belirttiği gibi, Kâbe'nin bakımı her ailenin en büyük oğlu tarafından miras alındı ve Hz. Peygamber (sav)'in zamanında yaşayan
Osman Bin Talha'ya kadar geçti. Hicret'in sekizinci yılında Mekke'nin fethinde, Rasulullah şehre girdi. Müslümanlar Kâbe'ye girmek üzereyken kilitli buldular. Anahtarı kimin tuttuğunu sordular ve Osman Bin Talha'da olduğunu öğrendiler. Osman Bin Talha hala müşrikti ve bu yüzden Hz. Peygamberimizin Mekke'ye gelişini görünce Kâbe kapısını kilitledi.
Hz. Peygamberimiz (sav) Mekke'ye girdiğinde halk İslam'ı hızlı bir şekilde kabul etti, ama Osman saklanıyordu. Peygamberimiz (sav), Hz. Ali (kv) efendimize anahtarı Osman'dan almasını emretti.
Hz. Ali (kv) Osman'ı bulmaya gitti ve anahtarı istedi ama Osman ona vermedi. Hz. Ali (kv) efendimiz anahtarı kaptı ve hızla Hz Peygamber efendimize (sav) getirdi. Kapıyı açtılar ve Hz. Peygamberimiz Kabe'ye girdi ve burada iki rekat namaz kıldı ve dua etti.

O zaman, Peygamberimizin amcası Hz. Abbas oradaydı ve anahtarın muhafazasının kendisine ve ailesine verilmesini istedi. O sırada Hz. Cebrail (as), Kabe'nin içinde ortaya çıkan bir ayetle aşağı indi.

'Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.' (Nisa, 58)

Peygamber Efendimiz (ﷺ), bu ayetin açıklanmasının ardından Hz. Ali'ye (kv) anahtarı Osman Bin Talha'ya iade etmesini ve kendilerini affetmesini emretti. Ali efendimiz (kv) daha sonra Osman'a gitti ve anahtarı geri verdi ve zorla anahtarı alarak kendisine yaptığı yanlış için özürlerini sundu. Mekke'nin fatihi olan Hz. Muhammed (ﷺ) tarafından anahtarı geri verildiğine inanamayan Osman bin Talha şok oldu. Hz. Ali (kv), Allah'ın Peygamberimize, ait olduğu güveni iade etmesini emrettiği bir ayetin kendisine bildirildiğini açıkladı. Bunun üzerine başta Osman bin Talha ve tüm Şeybe Oğulları Müslüman oldular.
Memlük Sultanı Berkuk zamanında Kâbe anahtarı
El-Haşimi, Kâbe'nin koruyuculuğunun ailenin büyükleri üzerinden bugüne kadar Benî Şeybe ailesinde kaldığını belirtiyor.
Bakıcının işlevleri, Kabe'nin kapısını açmak ve kilitlemek ve bakımını denetlemek, Hz. İbrahim makamının yıkama, temizlik ve denetimine yardımcı olmaktı.
1800 lü yıllardaki Muhafızlar, Abdullah el-Şeybi ve babası Abdülkadir el-Şeybi
Abdülaziz el-Şeybi (2010) ve 1900 lerin başında Muhafız Emin el-Şeybi
Mekke Valisi Halid el-Faysal yeni yaptırılan Kâbe anahtarını Şeyh Abdülkadir el-Şeybi'ye verirken, 29 Kasım 2012
Kasım 2010'da ölen Şeyh Abdülaziz Al-Şeybi, anahtarı on sekiz yıl boyunca muhafaza etti. Sonra, kardeşi Abdülkadir el-Şeybi yeni anahtar taşıyıcı oldu ve o da 23 Ekim 2014 tarihinde vefat etti. Şeyh Abdülkadir el-Şeybi, Osman Bin Talha'nın 108. halefi idi. Şeybi ailesinin en yaşlı üyesi
Salih Bin Taha el-Şeybi, 109. halef olarak Kâbe'nin anahtarlarının yeni koruyucusu oldu.
Şeyh Salih el-Şeybi
Anahtara Özel Kese Kâbe anahtarı, Kâbe örtüsünün üretildiği fabrikada el yapımı özel bir kesede muhafaza ediliyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde son Kâbe anahtarını Sultan II. Abdülhamid yaptırmıştı.

Kaynaklar;
TDV İslam Ansiklopedisi
Saudi Gazette