Hadramut bölgesi, Yemen ve Umman arasında, Socotra adası da dahil
Hadramut, bugün büyük kısmı Yemen'de ve bir kısmı da Umman'da kalmış olan tarihi bir bölgenin adıdır. Eski zamanlarda Hadramut, Saba'nın yanında bir krallıktı. Ancak Saba'nın aksine Hadramut kültürü yüzyıllar boyunca varlığını sürdürdü, çünkü vahalar yaşamın sürmesine yardımcı oldu. Hadramut halkı, Yemen'in geri kalanından büyük ölçüde bağımsız kaldı. Bölge, Yemen'in doğu çölünde az çok kendi kendini destekleyen ve kendi kendini yöneten izole bir bölgedir. Bununla birlikte, birçok Hadrami tarih boyunca göç etmiştir, çünkü bölge genişlemek için yeterli değildi.1914 yılına ait bir harita ve Hadramut
Hadramut isminin nereden geldiğine dair bir çok rivayet var, bunlardan 3 tanesi en meşhurları.Gökben Coşkun beye göre, günümüzde bazı tarihçiler, Ad Kavmi'nin, bir değişim süreci içine girdiğini ve tarih sahnesine tekrar çıktığını söyler. Ohio Üniversitesinde araştırmacı olan Dr. Mikail H. Rahman, Ad Kavmi'nin, Güney Yemen'de yaşamış bulunan dört kavimden birisi olan Hadramilerin ataları olduğunu söylemektedir. Ortaya çıkışları MÖ 500'lü yıllara rastlayan Hadramiler, 'Şanslı Araplar' olarak nitelendirilen insanlar içinde en az bilinenlerdir. Bu kavim, çok uzun bir süre Güney Yemen bölgesinin kontrolünü elinde tutmuş, uzun bir zayıflama sürecinin sonunda da MS 240 yılında tamamen ortadan kalkmıştır.
MÖ 400 de Hadramut Krallığı
Hadramilerin, Ad Kavmi'nin torunları olabileceğinin bir belirtisi, bunların isimlerinde gizlidir. MÖ 3. yüzyılda yaşamış Yunanlı yazar Pliny, bu kavimden Adramitai -bu kelime Hadrami demektir- olarak bahsetmektedir. Adramitai kelimesinin isim hali ise Adram'dır. Kur'an'da, Ad-ı İrem olarak geçen bu kavmin isminin, Adram haline dönüşmüş olması muhtemeldir. Yunan coğrafyacı Batlamyus (MS 150-160) da, Adramitai isimli kavmin yaşadığı yer olarak, Arap Yarımadası'nın güneyini gösterir. Nitekim bu bölge, yakın bir tarihe kadar da Hadramut ismiyle çağrılmıştır. Hadrami Devleti'nin başkenti Sabwah, Hadramut vadisinin batısında yer almıştır. Ad Kavmi'ne elçi olarak gönderilmiş olan Hz. Hud'un mezarının burada olduğu söylenir.Arab yarımadasındaki eski kavimler ve yaşadıkları yerler
Hadramilerin, Ad Kavmi'nin devamı olduğu düşüncesini güçlendiren bir diğer etken, bunların zenginlikleridir. Yunanlılar, Hadramileri dünya üzerindeki en zengin ırk olarak nitelendirmişlerdir. Tarih kayıtları, Hadramilerin, o çağların değerli bitkisi frankinsce'in (Türkçesi Sığla) tarımında çok ileri gittiklerini söylemektedir. Bitkinin yeni kullanım alanlarını bulmuşlar ve kullanımını yaygınlaştırmışlardır.
Frankincense (Sığla) ve yağı
Sığla (Günlük) yağı kahverengiye yakın tahin renginde, bal kıvamında, yapışkan, donuk ve mat yapıdadır. Eski Mısırlılar mumyalama işleminde bu balzamı kullanmıştır. Türkiye’de en geniş yayılışını Muğla’da özellikle’de Marmaris, Dalaman, Köyceğiz ve Fethiye dolaylarında göstermiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sığla yağı Mısır’a ihraç edilmiştir. Sığla ağacının odunlaşmış gövdesi üzerinde balsam kanalları vardır. Her ağaçtan iki ya da üç yılda bir, yaz mevsiminde uzunlamasına yarıklar açılarak ağacın güzel kokulu yağı (balsam) ve kabukları alınır. Yaralardan sızan madde özel bıçaklar ile kazınarak toplanır. Bu salgı ve kabuklar sıcak su ile kaynatıldıktan sonra özel preslerde sıkılarak sığla yağı elde edilir.
Boswelli Sacra ağacı, Frankincense'in (Sığla) elde edildiği ağaç
Hadramilerin başkenti olduğu bilinen Sabwah'ta yapılan kazılarda bulunanlar oldukça ilginçtir. 1975 yılında başlanan kazılarda, yoğun kum yığınları sebebiyle arkeologların kentin kalıntılarına ulaşması son derece zor oldu. Kazılar sonunda elde edilen bulgular şaşırtıcıydı; çünkü ortaya çıkartılan antik şehir, o güne kadar rastlanılanların içinde en muhteşemlerinden bir tanesiydi. Şehri çevreleyen kalenin duvarları, Yemen'de bulunanların arasında, en kalın ve en kuvvetli olanıydı. Krallık sarayının ise harabe halinde olmasına rağmen, bir zamanlar muhteşem bir bina olduğu anlaşılmaktaydı.
Sabwah
Hadramilerin, bu mimari üstünlüklerini, ataları olan Ad Kavmi'nden miras aldıkları varsayılabilirdi. Nitekim Hz. Hud, Ad Kavmi'ni uyarırken onlara şöyle demişti:Siz, her tepeye bir anıt-alamet inşa edip, oyalanıp eğleniyor musunuz? Büyük ve sağlam yapılar yaparak, kalıcı (ebedi) olacağınızı mı, umuyorsunuz? (Şuara (26)/ 128-129)
Sabwah'da bulunan yapıların bir başka dikkat çekici özelliği de gösterişli sütunlardı. Yemen'deki birçok şehirde, sütunlar, kare şeklinde ve yekpare olarak yapılmışlardı. Sabwah'dan çıkartılan sütunlar ise, bölgede bulunan diğer şehirlerin sütunlarına hiç benzemiyordu; bunlar yuvarlak yapılıydılar ve dizilişleri de dairesel şekildeydi. Sabwah halkı, ataları Ad Kavmi'nin mimari tarzını miras olarak almış olmalılardı. MS 9. yüzyılda yaşamış Bizans İstanbul Başpiskoposu Photius, özellikle Agatharacides'in (MÖ 132) yazdığı, 'Kızıl Deniz Hakkında' isimli kitabı kullanarak, Güney Arapların ve onların ticari faaliyetleri hakkında birçok araştırma yapmıştı. Photius, bir yazısında şöyle diyordu: 'Şu söyleniyor ki; onlar (Güney Araplar), üzeri gümüş ve altınla kaplı birçok sütunlar inşa etmişlerdi. Bu sütunların yerleştirilişi de görülmeye değerdi.'
Günümüzde Güney Arabistan'a seyahat eden bir kişinin en sık karşılaşacağı şey, geniş çöl alanları olacaktır. Şehirlerin ve sonradan ağaçlandırılmış bölgelerin dışında kalan yerlerin çoğu kumlarla kaplıdır. Bu çöller, binlerce yıldır burada bulunmaktadırlar. Ancak Kuran'da, kavmini uyaran Hz. Hud, onlara, Allah tarafından bahşedilmiş olan pınarlara ve bahçelere dikkat çekmektedir:
Artık Allah'tan korkup (sakının) ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeylerle, size yardım edenden korkup (sakının). Size hayvanlar ve çocuklar (vererek) yardım etti. Bahçeler ve pınarlar da. Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum' demişti. (Şuara(26)/ 131-135)
Semud Kavminin, Ad Kavminden koparak ayrılıp yerleştikleri Hicr bölgesi
Ama belirttiğimiz gibi Ubar veya bölgede Ad Kavmi'nin yaşaması muhtemel olan herhangi bir yer, bugün tümüyle çöllerle kaplıdır. Öyleyse Hz. Hud, neden kavmini uyarırken bahçeler ve pınarlardan söz ediyor?
Araştırmayı yürüten arkeologlardan Doe şöyle demişti: 'Ma'rib çevresinde bulunan alan o kadar verimliydi ki, bir zamanlar Ma'rib ve Hadramut arasında kalan bölgede, çok verimli bir tarım yapıldığı söylenebilir.'
Hadramiler Şafi Mezhebinden oldukları için İslam'ı yaydıkları coğrafyalarda, Doğu Afrika, Güneydoğu Asya vb, Şafi Mezhebini takip ediyorlar.
Bir sonraki yazımızda, Hadramiler, yerleştikleri ülkeler, bu ülkelerdeki etkinlikleri ve İslam'ın yayılmasındaki rollerine değineceğiz. Kaynaklar; İslam Ansiklopedisi Gökben Coşkun Iain Walker